Din ve devlet işleri

AKP İstanbul milletvekili Reha Çamuroğlu hükümet ne derse desin ‘Cemevleri ibadethanedir’ demiş. Bu işleri aklım almıyor. Benim bildiğim, bir yerin ibadethane olup olmadığına hükümet değil, inananlar karar verir. Bizde ise bu kararı Bakanlar veriyor.


Bence, sorun dini hizmetlerin devlet aracılığı ile finanse edilmesinden kaynaklanıyor.  Mevcut sistemde devlet inancına bakmaksızın vatandaştan topladığı vergileri dini kurumlara aktarıyor. Kime para aktarılacağına da siyasetçiler karar veriyor. Hal böyle olunca, ateistten zorla vergi alıp cami hocasına maaş verilmesi gibi kabul edilmesi zor bir sistem ortaya çıkıyor.
Yine siyasetçilerin kaynakların nasıl dağıtılacağına ilişkin kararlarına bağlı olarak, bazı inanç mensupları ‘inanç finansmanı’ havuzuna yaptıkları katkıdan daha az pay alabiliyor ya da bu havuzdan aldıkları payı arttırabilmek için birbirleriyle çatışabiliyorlar.
Hâlbuki dini hizmetler gönüllü finansmanla yürüse bu sorunların hiçbiri ortaya çıkmaz. Herkes kendisini yakın hissettiği ibadethaneye katkıda bulunur. Diğer taraftan, her ibadethane daha fazla bağış alabilmek için birbirleriyle rekabet eder. Cemaat mensuplarının sayısını arttırabilmek için daha iyi hizmet verir. Zorunlu sistemin aksine, gönüllü alışverişten kimse şikayet etmez.

3 Yorum

  1. nermin - 15 Ağu 2008 - 3:38 am

    Evet doğru bu işlerin gönüllü yapılması daha iyi olurdu.Belki vatandaş ödediği vergilerin cemevlerine gitmesini istemiyor olabilir ya da bir başkası camilere ödenek ayrılmasını istemeyebilir.Bunlar gönüllü olsa herkes dilediği yere bağış yapar.Siyasetçilerde havuzda toplanan parayı ülkenin ekonomik kalkınmasına fayda sağlayacak işler için kullanabilir.
    Saygılar

  2. orpen - 15 Ağu 2008 - 9:31 am

    İlk başta gönüllülük esası doğru gibi gözükse de işin içine rant girince ve dünyada en kolay sömürülecek duygu din duygusu olunca gönüllü finansmanı istismar kapısı olur.Mevcut sistem belki çok iyi değil ve birçok eleştirilecek yönü ve adaletsizlikleri var ancak yine de daha iyi bir çözüm bulunmadığı müddetçe kullanılabilir diye düşünüyorum.

  3. Ekodok - 18 Ağu 2008 - 12:31 pm

    Orpen’in bahsettiği istismar unsuru doğru olabilir ama bu istismar halihazırda da var zaten. Camiye ancak bayramdan bayrama ve çok seyrek olarak da bazen cumalarda giderim ama daha bugüne kadar bir seferinde bile hocanın bağış çağrısı yapmadığı ve de bir görevlinin kapıda elinde kutuyla beklemediği bir ana denk gelmedim. Dört başı mamur camilerde bile ne hikmetse bağış için bir gerekçe bulunuyor. Bazen hocanın vaazını dinlerken hidayete erecek gibi oluyorum ama bu bağış mevzu devreye girdiğinde anında soğuyorum. :)

Yorum yapın