Kundakçılar ve sigorta

Son günlerde kimliği belirsiz kişiler İstanbul’un çeşitli semtlerinde onlarca aracı yaktılar. Sonra bu eylemler diğer şehirlere de sıçradı. Bu eylemlerde onlarca insanın alın teri ile aldıkları araçlar yanıp kül oldu. 
Bazı sigorta poliçeleri otomatik olarak terör olayları ve kundaklamalardan meydana gelen zararları kapsarken, bazı sözleşmelerde ek bir ücret ödenerek sigortanın kapsamı genişletiliyor. Bu kapsam içinde sigorta poliçesi almış mağdurlar için herhangi bir sorun yok. Zararları sigorta tarafından karşılanacak. Araç kaskoları terör ve kundaklama eylemlerini kapsamayanların ya da hiç kaskosu olmayanların zararları ise eğer kamu otoritesi eylemleri terör suçları kapsamında değerlendirirse Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan Zararların Karşılanması Hakkındaki 5233 sayılı yasanın işletilmesiyle tazmin edilecekmiş.
Daha önce de yazdım. Bu ülkede sigorta sektörünün gelişimi önündeki en önemli engel ‘Devlet Baba’ anlayışıdır. Karşılaşacağınız her türlü zarar vergi verenler tarafından tazmin edilecekse kim para verip teröre karşı sigorta satın alır? Ayrıca, yıllardır ‘Trafik Terörü’ deyip duruyoruz. Madem öyle, trafik kazaları sonucunda meydana gelen hasarları da 5233 sayılı yasa kapsamında neden devlete ödetmiyoruz? Böylece vatandaşı tamamen kasko yükünden kurtarmış oluruz.

2 Yorum

  1. Murat KARAMAN - 29 Şub 2008 - 7:55 am

    Merhaba hocam,

    İlk bakışta haklı gibi görünsenizde atladığınız bir nokta var. Terörü önlemek devketin aslı vazifelrinden biridir. Biz vatandalar olarak, devlete, terörün önüne geçsinler diye de para veriyoruz. Şayet, devlet terörü önleyemiyor ve bu türden olaylar vuku buluyorsa, zarar görenlerin zararlarını da tazmin etmelidir.

    Eğer, bir trafik kazasında, kazanın nedenlerinden biri de örneğin yolun bozukluğu, gerekli uyarı tabelalarının olmaması gibi nedenler ise bu taktirde de devlet sorumluluğunu yerine getirmeli ve eksik yaptığının ya da hatasının ceremesini çekmelidir.

    Saygılarımla.

  2. murat cokgezen - 02 Mar 2008 - 10:22 pm

    Teroru onlemek devletin gorevi ama hırsızlığı önlemek de devletin (polisin) gorevi. Sellere karşı barajlar yapmak, depremlere karşı kalteli evlerin yapılmasını saglamak da devletin gorevi. Can guvenliğimiz de devletten soruluyor.
    Murat Kahraman’ın mantığını kullanırsak hırsızlık, sel, deprem, hayat sigortasına da gerek yok. bu olaylardan kaynaklanan hasarları da devlet odesin dememiz gerekmez mi?

Yorum yapın