Geçen hafta nükleer enerji üzerine radyasyon yüklü tartışmalarla dolu bir hafta oldu. Bir yanda İran’ın uranyum zenginleştirmeyi başardığını ilan etmesi, diğer yanda Sinop’ta Türkiye’nin ilk nükleer santralinin kurulması kararı üzerine başlayan nükleer enerjinin elektrik üretiminde kullanılması tartışmaları gündeme damgasını vurdu. İran konusunu siyaset bilimcilere bırakarak bu hafta nükleer enerji üretimi üzerinde durmak istiyorum.
Bazıları karşı çıksa da tüm dünyada refah hızla artıyor. İnsanlar daha fazla tüketmek istiyor. Daha fazla tüketim, daha fazla üretim; daha fazla üretim daha fazla ve daha ekonomik enerji üretimini gerektiriyor. Birleşmiş Milletler 1997 2020 yılları arasında enerji talebinin % 57 oranında artacağını tahmin ediyor. Bu enerji içinde özellikle sanayi üretiminde kullanılması nedeniyle elektrik enerjisinin önemi büyük. Elektrik enerjisi aydınlatma için de önemli. Bu yüzden Türkiye dahil tüm ülkeler en düşük maliyetle en fazla elektriği üretmenin yollarını arıyorlar. Mevcut koşullarda, nükleer enerji istenilen nitelikte elektrik üretimi için önemli bir kaynak olarak karşımıza çıkıyor.
Devamı »
Kamu kuruluşlarında görev yapan kişilere Türkçe’de Devlet Memuru diyoruz. Aynı sözcüğün İngilizce’deki karşılığı ise Civil Servant yani halkın hizmetkarı. Bu iki ifade arasındaki fark iki dilin kaynaklandığı kültürlerin konuya bakışlarını çok iyi özetliyor. Devletin milletin hizmetinde olduğu toplumlarda, memur da kendisini milletin hizmetinde görüyor, ona karşı sorumlu hissediyor, ona hesap veriyor.
Bu yüzden ona ‘Halkın Hizmetkarı’ deniyor. Milletin devletin hizmetinde olduğu toplumlarda ise memur kendisini, millete değil, devletine hizmet etmekle yükümlü görüyor ve sadece ona karşı sorumluluk duyuyor, ona hesap veriyor. Bu yüzden ona ‘Devlet Memuru’ deniyor.
Geçtiğimiz haftasonu Açıköğretim Fakültesi (AÖF) sınavları yapıldı. AÖF bir devlet üniversitesi olan Anadolu Üniversitesine bağlı uzaktan öğretim yoluyla öğrenci yetiştiren bir kurum. Bazılarınızın hiç haberi olmayabilir ama AÖF’ün yaklaşık 850 bin öğrencisi var. Bu sayı tüm devlet üniversitelerindeki örgün öğretim öğrencilerinin sayısına eşit. Aileler de hesaba katılırsa belki de 1,5 milyondan fazla kişiyi ilgilendiriyor bu sınavlar. Bugün Türkiye’deki illerin önemli bir kısmının nüfusunun bu sayının altında olduğu düşünülürse AÖF’ün devletin verdiği eğitim hizmetleri içindeki önemi daha iyi anlaşılabilir.
Devamı »