İktisat öğrencilerine birinci sınıftan itibaren rekabetçi piyasaların, çoğu zaman, rekabetin olmadığı piyasalara göre daha etkin toplumsal sonuçlar ortaya çıkartacağı öğretilir. Bu yüzden, bazı iktisatçılar ‘rekabet piyasalarda kendiliğinden ortaya çıkmıyorsa devletin müdahalesi yoluyla rekabet edilmelidir’ görüşünü savunurlar.
Bugün batı ülkelerinin hemen tümünde yürürlükte olan Rekabet (Anti-Tröst) yasaların varlık nedeni bu görüşe dayanır. Rekabet yasalarının ilk örneği 1890 yılında ABD’de yürürlüğe giren Sherman Yasası’dır. Günümüze kadar ekonomi disiplinindeki ve teknolojideki gelişmelere paralel olarak ABD’deki rekabet yasalarında birçok düzenleme yapılmıştır.Batı Avrupa’da ise rekabet kanunlarının gelişimi II. Dünya Savaşı ertesinde başlar. Türkiye’de ise Rekabet Kanunu 1994 tarihinde yürürlüğe girmiş olmasına rağmen kanunu uygulamaktan sorumlu Rekabet Kurulu oluşturulana kadar (1997) rekabet konusunda bir şey yapılamamıştır.
Devamı »
Bir ekonomide bireyler hep birlikte bir pasta yapıp onu paylaşırlar. Yaratılan pasta ne kadar büyük olursa ülkenin refahı o kadar fazla olur. Her birey kendisinin pastadan aldığı payı büyütmeye çalışır. Bir ekonomide bireylerin pastadan aldıkları payı arttırmanın iki yolu vardır: Üretkenliklerini arttırmak ve hükümetlere baskı yapıp kaynakların kendi cebine doğru yönlendirilmesini sağlamak.
Birinci yöntem bir bütün olarak pastayı da büyüteceği için arzulanan bir durumdur. İkincisi ise bazı durumlarda mazur görülebilecek bir politika olsa da çok kolay alışkanlık haline gelme riski vardır. Çünkü hükümetler, kapılarında kendilerinden ulufe bekleyen insanlar grubu görmekten hoşlanırlar. Hatta bunun karşılığında maddi ve manevi karşılıklar elde ederler. Para vergi verenlerin cebinden çıktığı için dağıttıkları ulufenin sonuçları ile ilgilenmezler. Rant bekleyenler ise üretkenliği arttırmanın çok meşakkatli ve riskli bir süreç olduğunu bildikleri için kaynaklarını üretken faaliyetlere değil, rant arama faaliyetlerine aktarmayı tercih ederler. Türkiye gibi devletin ekonomiye yoğun biçimde müdahale ettiği ülkelerde ekonomik refahın önündeki en önemli engellerden biri işadamlarının enerjilerini üretkenliği arttırmaya değil, rant aramaya aktarmalarıdır.
Devamı »
Geçen hafta kamuya ait sigorta kuruluşlarının özel sektörden hizmet satın almaya başlamalarının bazı sağlık çalışanlarını ve sendikaları rahatsız ettiğinden ve sendikaların bu uygulamayı eleştiren bir rapor hazırladıklarından bahsetmiştim. Raporda, yeni uygulamanın devletin sağlık harcamalarını arttırdığı, bu nedenle de uygulamadan geri dönülmesi gerektiği savunulmaktaydı.
Bu konuda da yaptığım yorum şu olmuştu: Harcamalardaki artış normaldir. Çünkü şimdiye kadar prim ödediği halde devlet kurumlarından sağlık hizmeti almayanlar hizmet almaya, bazı sigortalılar da daha kaliteli hizmet almaya başlamışlardır. Çözüm uygulamadan geri dönmek değil, prim ödemeden devletin sağlık hizmetinden faydalananları prim ödemeye zorlamaktır demiştim.
Devamı »
Bu satırları Başbakan’ın ‘dışarıdan doktor ithal edilebilsin’ mealindeki sözlerinin gazetelerde yer aldığı gün yazıyorum. İnanıyorum ki bu yazı yayınlanıncaya kadar meslek örgütleri ve sendikalar başbakanı kınayacaklar ve yabancı doktorların Türkiye’de çalışmasının sağlık sistemimizi nasıl olumsuz etkileyeceğine dair beyanat vereceklerdir. Çünkü, Türkiye’de sağlık kurumlarında çalışanlar kendi alanlarında rekabet söz konusu olunca en büyük patronlardan daha devletçi, daha korumacı kesilirler.
Son yıllarda hükümet sağlık sektöründe rekabeti arttıracak bazı uygulamalara yöneldi. Örneğin, son birkaç yıldır sağlık bakanlığının özel sektörden sağlık hizmeti alması uygulaması başlatıldı. Buna göre bazı sağlık hizmetlerini bakanlık sadece özel sektörden alırken, bazılarında devlet belirli miktar ödemeyi taahhüt ediyor ve hastalar aradaki farkı ceplerinden karşılayarak anlaşmalı özel hastanelerden sağlık hizmeti alabiliyorlar. İlaçlar artık özel eczanelerden alınıyor. Bu uygulama doktorlara olan ihtiyacı azaltmamakta ancak onları özel sektörde çalışmaya yönlendirmektedir. Sağlık sektöründe çalışanlar da zaten yıllardır devletteki maaşların düşüklüğünden yakınmaktaydılar. İşte onlara fırsat…..Ama onlar kendi deyimleriyle ‘Hastanın müşteri haline getirilmesinden’ rahatsızdırlar. Halbuki hastalar artık müşteri olmak istemektedirler. Çünkü bilirler ki müşteri olup doktorun özel muayenehanesine gittiklerinde ilgi görür, hasta olup devlet hastanesine gittiklerinde adam yerine konmazlar.
Devamı »