Türkiye’de yeni bir üniversite reformu eşiğindeyiz. Yeni YÖK yönetimi bir şeyleri değiştireceğini söylüyor ama buna şiddetli bir direnç var. En önemli değişikliklerden biri de rektör seçimlerinin kaldırılması ile ilişkili. Birçok kişi seçimlerin kaldırılmasına karşı çıkıyor. Güya seçimler ile rektör seçilmesi durumunda daha demokratik daha araştırmacı bir üniversite olacakmışız.

Bu karşı çıkışlar aslında hiçbir mantıklı akıl yürütmeye ya da bilimsel bir çalışmaya dayanmıyor. Hepsi birer slogandan ve statükoyu koruma çabasından ibaret. Aslına bakılırsa bu konuyu değerlendirirken kendimize şu soruları sormamız gerekiyor: (1) Üniversite yönetimine oylama ile bir yönetim getirecek isek kimlerin oy hakkı olmalı? (2) Seçimle rektör atanması demokratik bir yönetimi garanti eder mi? (3) Rektör bir akademisyen mi olmalıdır?

 

Üniversite yönetimi seçiminde kimlerin oy hakkı var?

 

Türkiye’nin kim/kimler tarafından yönetileceğini seçimlerle belirliyoruz. Peki kimler oy veriyor? Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları tabii ki. Peki bir Pakistanlı gelip oy vermek istese ne olur? Tabii ki kabul etmeyiz. Sen bu memlekete ne katkı yaptın? Ne kadar vergi verdin? Şimdi neye dayanarak kaynakların nasıl dağıtılacağına dair söz hakkın olduğunu düşünüyorsun? diye sorarız.

 

Bir şirketin ya da derneğin yöneticisi seçilirken kimler oy verir? Hissedarlar, aidat ödeyenler. Şirkette çalışanlar, müşteriler değil. Yani taşın altında eli olanlar. Yönetimin iyi ya da kötü politikalarının sonucuna katlanacak olanlar oy verme hakkına sahiptir.

 

Akademisyenler, kendilerine bazı kutsal payeler verilse de, sonuçta üniversitelerin çalışanlarıdır. Yaptıkları işin niteliği farklı olsa da okulda çalışan idari memurlardan hiçbir farkları yoktur. Kamu üniversitelerinin finansmanı ise büyük ölçüde vatandaşın ödediği vergilerden ve küçük bir kısmı da öğrenci harçlarından karşılanır. Bu durumda oy verme hakkına sahip olması gerekenler vergi verenler ya da onların temsilcileri olmalıdır. Akadmeisyenlerin bu hakkı sadece kendileri ile sınırlamasının hiçbir mantığı yoktur.

 

‘Para senden, idaresi benden’ anlayışı sadece akademisyenlerin değirmenine su taşıyan, hiçbir mantıklı gerekçesi olmayan bir sistemdir. Buna halk arasında ‘el parasıyla hovardalık yapmak’ denir Doğru olan, taşın altında eli olan, finansmanı saplayan vatandaşaların temsilcileri aracılığı ile üniversite yönetimlerini belirlemesidir.

 

Seçimle rektör atanması demokratik bir yönetimi garanti eder mi?

 

Üniversitelerdeki seçimler sürekli demokrasi adına savunulmaktadır. Halbuki mevcut sistem hiçbir şekilde demokratik sonuçalr doğurmamaktadır.

 

Öncelikle, akademisyenler gibi birer üniversite mensuubu olan, idari memurlar, araştırma görevlileri oy hakkına sahip değillerdir. Daha da önemlisi, eğitimin çıktılarından en fazla etkilenen hatta kısmen de olsa eğitim hizmetlerinin finansmanına katkıda bulunan öğrenciler hiçbir şekilde oy hakkına sahip değillerdir.

 

Ayrıca, oy maksimizasyonu çabası, seçilmiş yöneticilerin kararlarını alırken okulun menfaatlerini değil, kendi menfaatlerini koruma güdüsüyle harket etmelerine yol açmaktadır. Yandaşlar ya da potansiyel destekçiler korunmakta, muhalifler ise dışlanmaktadır.

 

Rektör bir akademisyen mi olmalıdır?

 

Rektör sadece akademik değil, bahçe düzenlemesi, spor salonu inşaatı, maaşların hangi banka aracılığı ile ödeneceği gibi idari kararlarla da ilgilenmektedir. Hatta akademik görevler daha çok fakülte düzeyinde alınmakta rektörler daha çok idari görevlerle uğraşmaktadır. Bu nedenle bir tıp profesörünün bu işi emekli bir şirket yönetcisinden daha iyi yapacağının hiçbir garantisi yoktur. Hatta, objektif olarak bakıldığında, özel sektörde yöneticilik deneyimi olan bir kişinin bu işleri, örneğin bir tıp profesöründen daha iyi yapacağını söylemek hiç de yanlış olmaz.

 

Dahası öğretim üyelerinin enerjilerini yöneticilik görevlerinde harcamaları onların kademik performanslarını olumsuz yönde etkilemektedir.

 

Sonuç olarak, rektörlerin ya da diğer idari mevkilerin sahiplerinin sadece öğretim üyelerinin katıldığı seçimle belirlenmesi ne mantıkla, ne kaynakların etkin kullanımıyla alakası yoktur. Aksine, mevcut sistem, eğitimde kalite düşüklüğünü, kaynkaların etkin olmayan kullanımını, keyfiyeti, anti demokratik uygulamaları teşvik etmektedir. Bu nedenle kamu üniversitelerinde yönetim ‘kamu’nun mümkün olduğunca geniş ölçüde temsil edildiği bir kurul tarafından atanmalıdır.

 

Etiketler: , , , , ,

5 Yorum

  1. Mister No - 04 Kas 2012 - 2:19 pm

    “Bu nedenle kamu üniversitelerinde yönetim ‘kamu’nun mümkün olduğunca geniş ölçüde temsil edildiği bir kurul tarafından atanmalıdır.”
    Meclis ya da bakanlar kurulu gibi mi?

  2. Togan Karataş - 05 Kas 2012 - 2:02 pm

    hocam size katılamıyorum. bazı eleştirilerim olacak:
    1. üniversite bir şirket değildir eğitim-öğretim kurumudur. bu açıdan şirket yönetimi ile üniversite yönetimi benzer olmak zorunda değildir. eğitim toplumsal bir hizmet veya haktır. şirket ise kar amacıyla çalışan bir kurumdur. çok farklı evrensel amaçları olan bu iki kurumun yönetimleri pek tabi ki farklılaşabilir.
    2. mevcut seçim sisteminin yanlışları – eksiklikleri olabilir. ancak bunlar düzeltilemez değildir. örneğin, seçim sonrası yök’ün sıralamayı değiştirmesi gibi eleştirilebilecek konular vardır. ayrıca 20 yaşına gelmiş öğrencilere bir şeyler öğretmeye çalışan akademisyenlerin yapacağı tercihler herhalde akılcı olacaktır. bu tercihleri değiştirmek veya seçim yerine atama yapmak bilim yapan insanlara yapılan bir hakaret niteliğinde değerlendirilemez mi?
    3. rektörün bir takım yapı işlerinden anlaması zararlı değildir. ancak başarılı bir yönetim için illa ki rektörün her işten anlamasına gerek yoktur – tıpkı başbakan gibi. başbakanlar her işten anlamazlar ve gerek de yoktur zaten. zira her konu ile ilgili bakanlar vardır. rektörlük bünyesinde de birçok birim yoluyla her iş rahatça yürütülebilir. burada önemli olan çalışanların performansı ve rektörün yönetim başarısı olacaktır.
    4. “kamuyu temsil eden kurul” önerisine gelince, burası oldukça tehlikelidir. zira türkiye gibi kurumsallaşmanın olmadığı ülkelerde siyasallaşmaya tamamen açık olacak olan bu tip kurullardan çıkacak olan atamaların etik veya rasyonel olacağının bir garantisi yoktur.
    selamlar, saygılar.

  3. Murat Çokgezen - 06 Kas 2012 - 2:58 am

    Togan’ın eleştirileri genellikle benim dusuncelerime karşı çıkılan argumanları ifade ettigi icin cevap verme geregi hissettim
    1- Bir kurumda denetim mekanizmalarının olması icin illa şirket olması gerekmez. Diyeim ki 10 kişi toplanıp hayır için bir okul kurdular (vergi veren vatandaşlar) ve bu okula her yıl belirli bir miktar para bagıslıyorlar ve okulun ogrencileri de para vermeden eğitim hizmetinden faydalanıyorlar (Hali hazırdaki öğrenciler). Soru bu durumda siz bagıs yapan kişi olsanız paranızın nasıl harcandığını denetlemek istemezmisiniz? Ben isterim. Bir işe ne kadar para harcandıgı kadar paranın nasıl kullanıldıgı da onemlidir.
    Diyelimki bagıs yapan 10 işinin de denetim yapacak vakti yok. hepsi de cok mesgul insanlar. O yuzden denetim işini bir temsilciye bırakacaklar (Rektör). Siz bağışçılardan biri olsanız bu temsilciyi seçme işini okulun öğretmenlerine (öğretim üyeleri) mi bırakırsınız, yoksa bağışçıların biraraya gelip (vergi verenler) seçmesini mi istersiniz? Ben ikincinin daha iyi bir denetleme mekanizması yaracağına inanırım.
    2- Mevcut seçim sisteminin en büyük yanlışı yönetici adaylarını okulun menfaatlerini değil kendi menfaatlerini maksimize etme yönünde teşvik etmesidir. Oy maksimizsonu amacıyla taraftarlar kollanmakta, karşıtlar dışlanmaktadır
    3- rektörün yapı işlerinden anlaması gerekmez. Dogru. Bir danışman tutar bu konudaki kararını verir. aynı mantıkla rektörün akademik illerden de anlaması gerekmez. O işi de bir danışmanla halledebilir. Ayrıca akademik işlerden anlaması gerektiğine inanıyor olsak bile, bu X okulunun rektörünün yine X okulundan olmasını da gerektirmez. Hatta başka okuldan olması objektif kararlar alabilmesi için daha uygundur.
    4- ‘kamuyu temsil eden kurul’ tehlikeli de ‘kamuyu hiçbir şekilde temsil etmeyen öğretim üyesi’ daha mı az tehlikelidir. Mevcut durum daha mı az siyasaldır. Ayrıca siyasal sistem kamunun tercihine göre oluşmaktadır.

  4. SSSS SSSS - 01 Ara 2012 - 2:50 pm

    2.konuda sorun var 2 üniversitede birden çalışan öğretim görevlileri 2 üniversitede de mi oy kullanıcak. bu biraz saçma o yüzden öğretim görevlerinin oy kullanma durumunun olmaması gerek öğretim görevlesi sonuçta oranın bir çalışanı ve ne zaman kalıp ne zaman gidiceği belli olmayan bir personel …

  5. hgsahin - 24 Mar 2014 - 2:31 pm

    Hep tartışılan bir konu olmuştur. Tespitler son derece isabetli ve gerçekçi olmakla birlikte bu konuda “doğru” nun ne olduğunu tecrübe etmek mümkün değil.

    Seçme işini kimler yaparsa yapsın bireysel kısa vadeli çıkarlara dayalı siyasi yaklaşımlar her zaman baskın eğilim olacaktır.

Yorum yapın