Ocak 2006 Arşivi

Tüm Türkiye’de ilk ve orta dereceli okullar yarıyıl tatiline girdiler. Öğrenciler karnelerini aldılar. Karnelerindeki notlara bakıp hangi konularda başarılı, hangi konularda yetersiz olduklarını görecekler ve tatilde durum değerlendirmesi yapacaklar. Bu dönemde karne alanlar sadece öğrenciler değil, bir yılın sona ermesiyle birçok uluslararası kuruluş da geçen yıla ilişkin ülke değerlendirmelerini yapıyorlar.

Dolayısıyla, Türkiye’nin de içinde bulunduğu birçok ülke de karnelerini alıyor. Bu karneler hem bu ülkelerin kendilerini hem de başkalarının (özellikle de yabancı yatırımcıların) bu ülkeleri değerlendirmesini kolaylaştırıyor.

Son olarak, Ocak ayının ilk haftasında Ekonomik Özgürlükler İndeksi (EÖİ) 2006 yayınlandı. Heritage Vakfı ve Wall Street Journal tarafından 12 yıldır yayınlanan bu indeks 100’den fazla ülkeyi çeşitli kriterlere göre değerlendirip Özgür (Free), Oldukça Özgür (Mostly Free), Yeterince Özgür Değil (Mostly Unfree) ve Baskı Altında (Repressed) şeklinde dörtlü bir sınıflamaya tabi tutuluyorlar. Değerlendirme piyasa ekonomisinin ne kadar işlediğine, mülkiyet haklarının ne kadar korunduğuna, devletin ekonomiye ne kadar müdahale ettiğine bakılarak yapılıyor. Piyasa ne kadar işliyorsa, mülkiyet hakları ne kadar iyi korunuyorsa, devlet ekonomiye ne kadar az müdahale ediyorsa o ülke o kadar özgür olarak değerlendiriliyor.
Devamı »

Ben küçükken, yani bundan yaklaşık otuz sene önce, en alafranga kutlamamız Yılbaşı idi. Ancak hatırladığım kadarıyla şimdiki gibi Noel Baba’lar etrafta dolanmaz, çam ağaçları süslenmez, ‘Jingle Bells’ tarzı Noel şarkıları bilinmezdi. En azından biz bilmezdik. Yılbaşlarına ilişkin tek hatırladığım yakın akrabaların bir evde toplanıp eğlenmesi, babalarımızın bir-iki duble rakı içmesiydi.

Biz çocukları heyecanlandıran daha çok Şeker ve Kurban Bayramlarıydı. Çünkü bu bayramlarda hem bize yeni giysiler alınır hem de el öpüp para toplardık. Hatta her bayram öncesi ortalama kaç para toplayacağımı tahmin eder, bu para ile ne yapabileceğimi düşünürdüm. Çoğunlukla da bütün parayı eğlencelik patlayıcılara, lunaparka, şekere ve çikolataya yatırırdım. Bir de mahallemize çingeneler at getirilerdi. Ona da çok binmek isterdim ama korkardım. Ancak bir ‘Tarkan’ edasıyla o ata binen abileri hayranlıkla seyrederdim.
Devamı »

Bizim politikacıların piyasa ekonomisinin erdemini anlayıp, özelleştirme konusunda adım atmaları için, Cumhuriyet’in kuruluşundan günümüze kadar beklemek zorunda kaldık. Halbuki 1989’dan itibaren Kapitalizm’e geçen birçok Doğu Bloğu ülkesi bu konunun önemini bizden çabuk kavrayıp, bizden daha hızlı adımlar attılar. Hatta bazıları bizden daha ileri bir refah seviyesine ulaştılar.

Biz de özellikle son bir-iki yılda attığımız adımlarla devlet mülkiyetini ortadan kaldırma yolunda önemli adımlar attık. Ancak bu, piyasa ekonomisini idrak edebildiğimiz anlamına gelmiyor. Şimdi sıra devletin ekonomide ne kadar ve nasıl yer alacağının anlaşılmasına kaldı.

Devletin, bir piyasa ekonomisinde görevi, bireylerin özgürce mukavele yapmasını sağlamak ve tarafları mukavelelerine uymaya zorlamaktır. Türkiye’de ise siyasetçiler popülizm adına sürekli aksi davranışlarda bulunmaktalar. Geçmişte daha çok tarım ürünlerinin fiyatları veya emeklilik yaşı üzerinden popülizm yaparlardı. Zaman değişti. Kredi kartı kullananların sayısı onmilyonlarla ifade edilmeye başlandı. Şimdi de kredi kartları üzerinden popülizm yapmaya başladılar. Mecburen dönüp dolaşıp kredi kartları üzerine yazmak zorunda kalıyoruz.
Devamı »